KYOK Kararlarının Disiplin Hukukuna Etkileri
→ 7068 Sayılı Kanunun 5.maddesi, bir fiilden dolayı adli soruşturma veya kovuşturma geçiren kolluk personelinin, bu adli soruşturma ve kovuşturmadan bağımsız olarak, aynı fiilden ayrıca disiplin soruşturması geçirmesini, disiplin cezası verilmesini ve cezanın infaz edilebilmesini mümkün kılmaktadır.
→ Bu maddenin uygulama alanı bulabilmesi için; her şeyden önce fail hakkında yürütülen adli soruşturma veya kovuşturmaya konu fiilin hem TCK’da suç olarak hem de 7068 sayılı Kanunda da disiplinsizlik olarak düzenlenmesi gerekmektedir.
→ Diğer yandan adli soruşturmanın disiplin soruşturmasına ve disiplin cezalarına etkileri konusunda 7068 Sayılı Kanunda bir sınırlama getirilmemiş olması eleştiri konusu olup, bu hüküm, adli soruşturma ve kovuşturma yürütülen personel hakkında mutlaka ayrıca disiplin soruşturması yürütüleceği şeklinde yorumlanmamalıdır. Aksine adli makamların vermiş oldukları kararların içerik ve esaslarının neler olduğunu hassas bir şekilde irdelemek şarttır.
→ Bu bağlamda örneğin Kanunun 5.maddesinde, Cumhuriyet Savcısının yaptığı soruşturma neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair (takipsizlik) karar (KYOK) vermesi durumunda disiplin soruşturmasının yapılıp yapılmayacağı ve akabinde disiplin cezası verilip verilmeyeceğine ilişkin her hangi bir hüküm bulunmaması uygulayıcılar ve karar vericiler açısından tereddüt oluşturmaktadır.
→ Bilindiği gibi, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Md.172.1 fıkrasındaki “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir…” hükmü gereğince verilen takipsizlik (KYOK) kararları üzerine, şüpheliye karşı, yeni delil, iz, eser ve emareler meydana çıkmadıkça veya şüphe nedenlerinin takdirinde ağır hata olmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.
→ Buradan hareketle (KYOK) kararlarını kesin hüküm olmayan kararlar olmakla birlikte, masumiyet karinesi gereğince failin söz konusu fiili işlemediğine işaret eden kararlar olarak görmek gerekir. Aksi durumlarda, sırf kişilerin savcılık tarafından soruşturulmuş olmasından dolayı ayrıca disiplinsizlik fiilini işledi olarak kabul edilmesi hukuk devleti ile bağdaşmayan bir sonuç doğuracaktır.
→ Bununla birlikte, ceza hukukunda ceza; toplum düzenini bozan, bu düzene aykırı olan hareketlere ve davranışlara uygulanmaktadır. Disiplin hukukunda ise ceza; belli bir kurum düzenine, başka bir deyişle kamu görevlileri için oluşturulmuş çalışma düzenine aykırı davranışlara uygulanan idari yaptırımlardır. Ceza normlarının amaçları ile disiplin hukuku normlarının amaçlarının farklı olması sebebiyle; idare işlenmiş olan aynı fiilin disiplin ihlali oluşturup oluşturmadığı, oluşturduysa, fiilin unsurlarını ve faillerini tespit bakımından ayrıca bir disiplin soruşturması yapmak ve ilgililere disiplin cezası vermek konusunda 7068 Sayılı Kanun Md.5. gereğince yetkili ve sorumludur.
→ Ancak bu yetki ve sorumluluğun kullanılmasında, fiilin cumhuriyet savcısı tarafından soruşturulduğu ve fail hakkındaki suç şüphesinin kalkmış olduğu; savcının soruşturmayı yürütürken disiplin soruşturmacısına nazaran daha fazla yetkileri olduğu dikkate alınarak aynı fiilden dolayı disiplin soruşturması yürütülmesi imkânını dar bir şekilde yorumlamak gerekmektedir.
→ Danıştay bu konuyla ilgili bir kararında¹; dolandırıcılık fiili nedeniyle C.Savcılığınca hakkında takipsizlik kararı verilmesine rağmen verilen meslekten çıkarılma cezasını; hiçbir yargı kararına dayanılmaksızın eylemin dolandırıcılık olarak nitelendirilmesinde idarenin ağır hizmet kusurunun bulunduğu gerekçesiyle iptal edilmesi gerekirken, aksi yöndeki İdare Mahkemesinin kararını bozmuş ve memura tazminat ödenmesine hükmetmiştir.
→ Diğer yandan adil bir disiplin soruşturması yapılabilmesi adına, ceza verme yetkisinin zamanaşımına uğramasına sebep olmaktan kaçınmak şartıyla, savcılık soruşturmasının sonucunun beklenmesi, KYOK (takipsizlik) kararı verilirse yukarıda bahsedildiği gibi hareket edilmesi, personelin mağduriyetlerinin önlenmesi açısından önem arz etmektedir.
(1) Danıştay 5.Dairesinin 2.10.2018 tarihli ve 2016/16425 E., 2018/15974 K. Sayılı Kararı
Anayasa Mahkemesi’nin 2.7.2020 tarihli ve 2016/13566 başvuru numaralı Hüseyin Sezer başvurusu hakkında verdiği kararında;
“55.Disiplin suçuna ve ceza yargılamasına konu eylemlerin aynı olduğu hallerde disiplin soruşturmasıyla ilgili uyuşmazlıklara bakan idari mahkemelerin fiilin sübutuyla ilgili olarak ceza mahkemesinin ulaştığı kanaate saygı göstermesi ve bunu sorgulayacak ifadeler kullanmaması beklenir. Aksi taktirde kişinin ceza mahkemesinden beraat etmiş olmasının bir anlamı kalmaz. Bu bakımdan idari mahkemeler dahil devletin diğer otoritelerinin beraat kararından şüphe duyulmasına yol açacak biçimde hareket etmekten kaçınmaları gerekir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Barış Baş, § 62).” ifadelerine yer verilmek suretiyle, idari yargılamada ceza mahkemesince ulaşılan kanaatin esas alınması ve bu kararda şüphe duyulmaması gerektiği belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi yine bu kararında;
“58. Kullanılan ifadelere bakıldığında ceza mahkemesi kararında ulaşılan sonucun tartışmaya açılmasının yanında kararı okuyanlarda başvurucunun üzerine atılı suçu işlediği izleniminin oluşmasına sebebiyet verildiği görülmektedir. Bu durumda beraat kararı anlamsız hala gelmiş ve başvurucunun masumiyetine gölge düşürülmüş; öte yandan iki yargı kolu arasında başvurucunun gizliliğinin ihlali suçunu işleyip işlemediğiyle ilgili olarak çelişkili kararların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Dolayısıyla masumiyet karinesinin ikinci boyutu ihlal edilmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz: Barış Baş § 65).
59. Ayrıca Ceza Mahkemesinin ulaştığı kanaatin isabetli olmadığının veya hatalı olduğunun düşünülmesinin, İdare Mahkemesinin başvurucunun masumiyetine saygı gösterme yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığı vurgulanmalıdır. Ceza Mahkemesi kararındaki isabetsizlik masumiyet karinesine istisna getirilmesini gerektiren bir durum değildir. Masumiyet karinesine saygı gösterilmesindeki kamusal yarar, bazı durumlarda haksızlık teşkil eden fiili işleyenin disiplin yönünden yaptırımsız kalmasını bile haklılaştıracak derecede önemlidir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz: Barış Baş, § 66).” ifadelerine yer verilmiştir.
– Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 2022/503 E., 2022/1323 K.
“Disiplin suçuna ve ceza yargılamasına konu eylemlerin aynı olduğu hâllerde disiplin soruşturmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda, fiilin sübutuyla ilgili olarak ceza mahkemesinin ulaştığı kanaate saygı gösterilmesi ve bunu sorgulayacak ifadelerin kararlarda kullanılmaması gerekmektedir (AYM, 02/07/2020 tarih ve Başvuru No:2016/13566 sayılı karar).
Olayda, davacının ceza yargılaması sonucunda …Mahkemesinin E:…, K:…sayılı kararıyla, üzerine atılı resmi belgede sahtecilik, rüşvet almak suçlarını işlediğine dair mahkumiyetine yeter her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle beraatine karar verilmişse de, bu kararın henüz kesinleşmediği görülmektedir.
Bu durumda, davacıya uygulanan disiplin cezasına ve ceza yargılamasına konu fiilerin aynı olmasından dolayı, davacının adalet hizmetinin sunumunda üstlendiği görev de göz önünde bulundurulduğunda, bu davada ceza yargılamasında verilen kararın kesinleşmesi beklenerek bir karar verilmesi gerektiğinden, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.”