Bir kamu görevlisi yüz kızartıcı suç kavramına dahil olabilecek suçlardan biri

nedeniyle yargılandığında ve mahkumiyet kararı verildiğinde bu ceza meslek

hayatında da sonuç doğurmakta ve kimi zaman mesleğine de son verilmektedir.

Dolayısıyla bu suçlardan dolayı haklarında “mahkumiyet” ya da “hükmün

açıklanmasının geri bırakılması” kararı verilmesinin meslek grupları için tek tek

incelenmesinde fayda vardır. Bu yazımızda öncelikle “yüz kızartıcı suç” kavramı

irdelenecek sonrasında da yüz kızartıcı suç kavramına dahil olabilecek bir suç

nedeniyle haklarında “mahkumiyet” ya da “hükmün açıklanmasının geri bırakılması”

kararı verilen Devlet Memurları, Uzman Erbaşlar, Türk silahlı kuvvetleri mensubu

Subay ve Astsubay ve Sözleşmeli Subay ve Astsubayların meslek hayatlarında

karşılaşacağı yaptırımlar incelenecektir. Daha sonra da askeri şahısların yüz kızartıcı

suç nedeniyle ceza almasının 1632 Sayılı Askeri Ceza Kanunu bağlamında

değerlendirmesi yapılacaktır.

A. YÜZ KIZARTICI SUÇ KAVRAMI

Hukukumuzda yüz kızartıcı suç kavramı doğrudan bir hükümle tanımlanmamış

olmakla birlikte Anayasa’da milletvekili seçilme yeterliliğinin sayıldığı 76.Maddede

milletvekili seçilmeye engel olarak bazı suçlar sayıldıktan sonra “(…) gibi yüz kızartıcı

suçlar “ ifadesine yer verilerek, bazı yüz kızartıcı suçlar örnekleme yoluyla sayılmıştır.

Anayasa’da örnekleme suretiyle sayılan yüz kızartıcı suçlar şunlardır;

1. Hırsızlık,

2. Güveni Kötüye Kullanma,

3. Dolandırıcılık,

4. Zimmet, Rüşvet,

5. İrtikap,

6. Parada Sahtecilik,

7. Kıymetli Damgada Sahtecilik,

8. Mühürde Sahtecilik,

9. Resmi Belgede Sahtecilik,

10. Özel Belgede Sahtecilik,

11. Hileli İflas.

Bu suçlar Anayasa’da örnekleme suretiyle sayıldığından yüz kızartıcı suç

kavramı bu suçlarla sınırlı değildir. Özel kanunlarda da ayrıca yüz kızartıcı suç

kavramına yer verilebilmektedir. Yine idarenin disiplin soruşturması ile bu suçlar

dışında bir başka suçu da “yüz kızartıcı suç” olarak saymasının takdir yetkisinin sınırları

içinde olduğunu da belirtmekte fayda vardır. Ancak idarenin takdir yetkisiyle

belirleyeceği suç tipleri anayasa veya kanunlarda sayılan suçlarla benzer nitelikte

suçlar olmalıdır. Aksi durum idarenin genel geçer, herkes için geçerli norm ihdas

etmesi anlamına gelecek ve hukuka aykırı olacaktır.

Anayasa Mahkemesi de idarenin disiplin soruşturması sırasında “yüz kızartıcı

suç” kavramı konusunda takdir yetkisinin olduğuna dikkat çekmektedir. Anayasa

Mahkemesi’nin 16.1.2014 tarihli ve E:2013/110, K:2014/8 sayılı kararında; “657 sayılı

Kanun’un 125/E-g maddesinin, Anayasa’ya aykırı olmadığına hükmedilmiş olup,

kararın gerekçesinde özetle; dava konusu kuralda belirsiz olduğu ileri sürülen

“memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici

hareketlerin” tümünün önceden öngörülmesinin ve tespitinin imkansız olduğu ve söz

konusu hareketlerin tek tek ortaya konulmasının mümkün olmadığı, normun daha

kesin ve açık bir düzenlemeye olanak tanımaması nedeniyle kullanıldığı

anlaşıldığından anılan kavramların kullanılmasında belirlilik ilkesine aykırılık

bulunmadığı, fıkrada genel bir belirleme yapılmadığı, disiplin cezası gerektiren

hareketlerin, memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak derecede yüz kızartıcı ve utanç verici

olması gerektiği düzenlenerek çerçevesinin çizildiği, kaldı ki, itiraz konusu kural

dayanak alınarak tesis edilen idari işlemlere karşı yargı yolu açık olup belirsiz olduğu

ileri sürülen kavramlar ve bu kavramların belirttiği hareketler yargı kararları yoluyla da

somutlaştırıldığından, itiraz konusu kuralın Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olmadığı,

… İdarenin faaliyetleri çok çeşitli, karmaşık ve değişken olduğundan disiplin cezasını

gerektirecek fiillerin tümünün kanunda tek tek belirlenmesinin güç olduğu, kuralın

incelenmesinden de görüleceği üzere memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve

derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketler denilmek suretiyle disiplin cezası

gerektiren fiil ve hareketlerin çerçevesinin çizildiği anlaşıldığından, itiraz konusu kuralın

Anayasa’nın 38. ve 128. maddelerine de aykırı olmadığı” vurgulanmıştır.

Buna karşın idarenin gerek Anayasa gerek de özel kanunlardan dolayı sahip

olduğu bu takdir yetkisinin sınırları belli olmadığından yüz kızartıcı suçların anayasa

ve özel kanunlarda sayılanlarla sınırlı olduğu yönünde kararlar da mevcuttur. Danıştay

İdari Dava Daireleri Kurulunun, 5525 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı

Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun kapsamına giren bir uyuşmazlık hakkında

verdiği 12.11.2014 tarih ve E:2012/482, K:2014/3992 sayılı kararında, “Burada yer

verilen ‘gibi yüz kızartıcı suçlar’ ibaresindeki “gibi” sözcüğü, yüz kızartıcı suç olarak

anılan Kanunda sayma yoluyla belirtilen “Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla

basit veya nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı

kötüye kullanma, dolanlı iflas suçlarından birini ifade etmek üzere kullanılmıştır. Aksi

yorumla, “gibi” sözcüğünün, “sayılanlara benzer suçları” ifade ettiğinin kabul edilmesi,

Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrası ile 657 sayılı Kanunun 18. maddesi uyarınca

memurların memurluklarının sona erdirilmesine ilişkin durumların bizzat kanunda

düzenlenmesi gerektiğine ilişkin memur güvencesine aykırı olduğu gibi; idarelere,

Kanunda gösterilen suçlar dışında benzer suçların yüz kızartıcı suç sayılması

konusunda, ölçütleri belirsiz, geniş bir takdir yetkisi tanınması sonucunu da

doğurabilecektir.” ifadelerine yer vererek, 5525 sayılı Kanunun kapsamında olmayan

ve sayma yoluyla belirtilen eylemler arasında yer verilmeyen fiile dayanarak verilmiş

dava konusu disiplin cezasının nitelik itibarıyla 5525 sayılı Kanunun kapsamına

girmediğine” karar vermiştir.

Sonuç olarak yüz kızartıcı suç kavramı açısından bir görüş kanunlarda “…. gibi

yüz kızartıcı suç” ifadesine yer verilmesinin maddede sayılan yüz kızartıcı suçların

örnekleme yoluyla sayıldığını ve bu kavramın benzer suç tipleri için de kullanılacağını

kabul ederken, bir diğer görüş kanunlarda sayılan yüz kızartıcı suçların sayma yoluyla

belirtildiğini bunların kapsamının genişletilemeyeceğini, kapsamın genişletilmesinin

kabulünün sınırları belli olmayan takdir yetkisine neden olacağı ve bu durumun da

hukuka aykırı olacağını belirtmekte, kanun maddesinde “… gibi yüz kızartıcı suç”

ifadesine yer verilmesinin nedeninin kanun maddesinde sayılan suç tiplerinden birini

ifade ettiğini kabul etmektedir. Dolayısıyla da yüz kızartıcı suç kavramının hangi suçları

kastettiği tartışmalıdır.

B. Bir devlet memuru hakkında yüz kızartıcı suçlardan herhangi biri

nedeniyle “Mahkumiyet Kararı” ya da “Hükmün Açıklanmasının Geri

Bırakılması Kararı” verilmesi.

Devlet memurlarının hizmet şartları, nitelikleri, atanma ve yetiştirilmeleri,

ilerleme ve yükselmeleri, ödev, hak, yüküm ve sorumlulukları, aylıkları ve ödenekleri

ve diğer özlük işleri 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda düzenleme altına

alınmıştır.

Bu kanunun 48.Maddesinde devlet memuru olacak kişilerde aranacak genel ve

özel şartlar sayılmıştır. Bu maddenin 5.fıkrası şu şekildedir; “işlenen bir suçtan dolayı

bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin

güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar,

zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli

iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan

malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.” Bu

fıkraya göre sahtecilik suçlarında mahkum olmamak devlet memuru olmak için şarttır.

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 98.Maddesi ise “Devlet memurlarının,

Memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması

veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birini kaybetmesi halinde

memurluğu sona erer.” hükmünü haizdir. Dolayısıyla bir devlet memurunun, devlet

memurluğuna alınırken taşıması gereken şartları meslek hayatı boyunca da

kaybetmemesi gerekir.

1. Mahkumiyet Kararı verilmesi

Bir devlet memurunun, yüz kızartıcı suçlardan herhangi biri nedeniyle

mahkumiyet almaması devlet memurluğuna alınmada şart olduğundan ve yukarıda da

açıklandığı üzere bu şartın devlet memurluğu süresince de sağlanması gerektiğinden

bir devlet memurunun bu suçlardan dolayı mahkumiyet alması durumunda devlet

memurluğu sona erecektir. Bu konuda örnek Danıştay kararı aşağıdadır;

“İdare Mahkemesince, davacı hakkında İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde

Resmi belgede sahtecilik suçundan dava açıldığı, anılan Mahkemenin 13.09.2006

tarihli ve E:2006/10, K:2006/278 sayılı kararı ile davacının eyleminin sabit olduğu

gerekçesiyle 2 yıl 11 ay hapis cezası ile cezalandırıldığı, söz konusu kararın Yargıtay

11.Ceza Dairesinin 12.03.2012 tarihli ve E:2009/12842, K:2012/3258 sayılı kararı ile

onanarak kesinleştiği, bu nedenle 657 sayılı Kanun’un 48/A-5. maddesinde belirtilen

sahtecilik suçundan hükümlü bulunan davacının, Devlet memurluğuna alınma

şartlarından birini kaybettiği ihtilafsız olduğundan, aynı Kanun’un 98/b maddesi

uyarınca memurluğunun sona erdirilmesine ilişkin dava konusu işlemde mevzuata ve

hukuka aykırılık bulunmadığı”(Danıştay 12.D.,2016/8182 E., 2018/2178 K.,

16.05.2016 T.)

2. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Verilmesi

Devlet memuru hakkında “mahkumiyet” kararı verilmesi devlet memurluğu

görevini sona erdirecek olup devlet memuru hakkında verilen “hükmün açıklanmasının

geri bırakılması” kararı devlet memurluğunu sona erdirmeyecektir. Zira kanunda

mahkumiyet kararı verilmesinin devlet memurluğu görevini sona erdireceği

düzenlenmiştir.

Mahkumiyet sanığa yüklenen suçun işlendiğinin sabit olması halinde hapis veya

adli para cezası verilmesini ifade eder. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ise,

sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç

doğurmaması, denetim süresi boyunca kasıtlı bir suç işlenmez ve yükümlülüklere

uygun davranılırsa ceza kararının ortadan kaldırılması ve davanın düşmesine yol açan

kurumudur. Dolayısıyla denetim süresi sona erdikten sonra ceza kararı ortadan

kalkacağından ve CMK Madde 231/5’de hükmün açıklanmasının geri bırakılması

kararının sanık hakkında hukuki sonuç doğurmaması hüküm altına alındığından, bu

karar nedeniyle doğrudan madde 98’e dayanılarak devlet memurluğuna son

verilemeyecektir.

Özellikle belirtmekte fayda vardır ki kanunun emredici hükmünün olmadığı

yerlerde örneğin Devlet memurları hakkında “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması”

kararı verildiğinde, kanunda açıkça devlet memurluğundan çıkarılacağı

düzenlenmemiş olsa da bu durum disiplin hukuku bağlamında ayrıca değerlendirme

konusu yapılabilir ve devlet memurluğundan çıkarılma kararı verilebilir.

Genellikle yüz kızartıcı suç nedeniyle memura verilen HAGB kararları madde

98’e dayanılarak devlet memurluğundan çıkarılma sonucunu doğurmasa da, memur

hakkında 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu madde 131’de yer alan “memur

hakkında ceza mahkemesinde kovuşturmaya başlanmış olması, disiplin

kovuşturmasını geciktiremez.” şeklindeki düzenlemeye dayanılarak disiplin

soruşturulması yürütülmekte ve devlet memurluğundan çıkarılma cezası gerektiren

fiillerin sayıldığı 125.maddede yer alan “Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve

derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak,” nedenine dayanılarak

devlet memurluğundan çıkarılma kararı verilmektedir.

Özetlemek gerekirse devlet memuru hakkında HAGB kararı verilmesi memurun

taşıması gereken şartlardan birini kaybetmesi olarak nitelendirilmemekte ancak memur

hakkında disiplin soruşturması yapılmasına ve bu soruşturma neticesinde de hakkında

devlet memurluğundan çıkarılma kararı verilmesine neden olmaktadır. Bu konuda

örnek Danıştay kararı aşağıdadır;

“Osmaniye F1 Merkez Müdürlüğü’nde posta dağıtıcısı olarak görev yapmakta

olan davacının kamu kurum ve kuruluşlarındaki eşya hakkında hırsızlık suçu işlediği

hususu sabit olduğundan 657 sayılı Kanun’un 125/E-(g) maddesinde, “memurluk sıfatı

ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde

bulunmak” fiili uyarınca davacının hizmet sözleşmesinin feshine ilişkin dava konusu

işlemde hukuka aykırılık, dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi

kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.”(Danıştay 12.Dairesi 2016/8591 E.,

2018/893 K., 28.02.2018 T.)

C. Bir Uzman Erbaş hakkında yüz kızartıcı suçlardan herhangi biri nedeniyle

“Mahkumiyet Kararı” ya da “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

Kararı” verilmesi

Uzman Erbaşların mesleğe alınma şartları 3269 Sayılı Uzman Erbaş Kanununa

dayanılarak çıkarılan Uzman Erbaş Yönetmeliği Madde 6’da sayılmıştır. Bu maddede

sayılan şartlardan biri de şudur;

“Verilen ceza, ertelense, seçenek yaptırımlara çevrilse, hükmün açıklanmasının

geri bırakılmasına karar verilse veya affa uğrasa dahi; Devletin şahsiyetine karşı

işlenen suçlar ile basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,

sahtecilik, inancı kötüye kullanma, yalan yere tanıklık, yalan yere yemin, cürüm tasniî,

ırza geçmek, sarkıntılık, kız, kadın veya erkek kaçırmak, fuhşiyata tahrik, gayri tabiî

mukarenet, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçlar ile istimal

ve istihlâk kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmî ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma,

Devlet sırlarını açığa vurma, firar, amir veya üste fiilen taarruz, emre itaatsizlikte ısrar,

üste hakaret, mukavemet, fesat, isyan suçlarından dolayı yahut 22/5/1930 tarihli ve

1632 sayılı Askerî Ceza Kanununun 148 inci maddesinde yazılı suçlardan mahkûm

olmamak”

1. Mahkumiyet Kararı Verilmesi

Aynı yönetmeliğin Uzman Erbaşların sözleşmelerinin feshedilmesi sebeplerinin

sayıldığı 13.Maddesinde de; “Verilen ceza, ertelense, seçenek yaptırımlara çevrilse,

hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilse ve affa uğrasa dahi;

Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar ile basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, iftira,

rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, yalan yere tanıklık,

yalan yere yemin, cürüm tasnii, ırza geçmek, sarkıntılık, kız, kadın veya erkek

kaçırmak, fuhşiyata tahrik, gayri tabiî mukarenet, dolanlı iflâs gibi yüz kızartıcı veya

şeref ve haysiyeti kırıcı suçlar ile istimal ve istihlâk kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmî

ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, firar, amir veya

üste fiilen taarruz, emre itaatsizlikte ısrar, üste hakaret, mukavemet, fesat, isyan

suçlarından dolayı mahkûm olanların, sözleşmeleri feshedilmek suretiyle Türk Silahlı

Kuvvetlerinden ilişikleri kesilir.” denilerek yukarıda yer verilen mesleğe alınmada

sayılan şartın kaybedilmesinin de uzman erbaşın sözleşmesinin feshedilmesi nedeni

olacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla meslek hayatı sırasında yüz kızartıcı suçlardan

herhangi biri nedeniyle yargılanan uzman erbaş hakkında bu suç sonucunda

mahkumiyet kararı verilmesi halinde sözleşmesi feshedilecektir.

2. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı verilmesi

Uzman erbaşlarda yalnız mahkumiyet kararı değil hükmün açıklanmasının geri

bırakılması kararı verilmesi de sözleşmesinin feshedilmesine neden olacaktır.

D. TSK mensubu Subay ve Astsubaylar hakkında yüz kızartıcı suçlardan

herhangi biri nedeniyle “Mahkumiyet Kararı” ya da “Hükmün

Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı” verilmesi

926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Kanunu madde 50’de subayların belirtilen

suçlardan hükümlü olma nedeniyle TSK’dan ayırma kararı verileceği hüküm altına

alınmıştır. Anılan madde şu şekildedir;

“Ertelenmiş, seçenek yaptırımlara çevrilmiş, hükmün açıklanmasının geri

bırakılmasına karar verilmiş, affa uğramış olsalar bile, Devletin şahsiyetine karşı

işlenen suçlarla, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun 131 inci maddesinin birinci

fıkrasının az vahim hali hariç basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık,

dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas, iftira gibi yüz kızartıcı

veya şeref ve haysiyet kırıcı nitelikteki suçlardan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı

hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma suçlarından hükümlü

olan subaylar hakkında, suçlardan hükümlü olma nedeniyle ayırma kararı verilir.”

1. Mahkumiyet Kararı Verilmesi

Yukarıda yer verilen hükümde açıkça vurgulandığı üzere meslek hayatı

sırasında yüz kızartıcı suçlardan biri nedeniyle yargılanan TSK mensubu subay ve

astsubayların bu suç sonucunda hakkında mahkumiyet kararı verilmesi halinde

haklarında TSK’dan ayırma kararı verilecektir.

2. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı verilmesi

Yukarıda yer verilen hüküm gereği TSK mensubu subay ve astsubaylar

hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olması dahi

haklarında TSK’dan ayırma kararı verilmesine neden olacaktır.

E. Sözleşmeli subaylar ve astsubaylar hakkında yüz kızartıcı suçlarından

herhangi biri nedeniyle “Mahkumiyet Kararı” ya da “Hükmün

Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı” verilmesi.

Sözleşmeli Subay ve Astsubaylarda aranacak nitelikler Sözleşmeli Subay ve

Astsubay Yönetmeliği madde 6 ve madde 9’da sayılmıştır. Madde 6’da sözleşmeli

subay, madde 9’da sözleşmeli astsubaylarda aranacak nitelikler sayılmıştır. Her iki

maddede de sayılan şartlardan biri de şudur;

“Cezaları ertelenmiş, seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmiş, genel ya da özel

af kanunları kapsamına girmiş veya haklarında hükmün açıklanmasının geri

bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi; Devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar,

halkı askerlikten soğutmak, Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin

kurum ve organlarını aşağılama ile zimmet, irtikap, iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,

sahtecilik, güveni kötüye kullanma, yalan tanıklık, yalan yere yemin, suç uydurma,

cinsel saldırı, cinsel taciz, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak, fuhuş, gayri tabii

mukarenet, hileli iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar ile kaçakçılık,

ihaleye fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçlarından birisinden, firar, amir

veya üste fiilen taarruz, emre itaatsizlikte ısrar, üste hakaret, mukavemet, fesat ve

isyan suçlarından, 22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askerî Ceza Kanununun 148 inci

maddesinde belirtilen suçlardan birisinden mahkum olmamak.”

Yine aynı yönetmeliğin 15.Maddesinde sözleşmeli subay ve astsubayların

sözleşmelerinin feshedileceği durumlar sayılmıştır. Buna göre; “Cezaları ertelenmiş,

seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmiş, genel ya da özel af kanunları kapsamına

girmiş veya haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş

olsa dahi; Devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar, halkı askerlikten soğutmak, Türk

Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama ile

zimmet, irtikap, iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma,

yalan tanıklık, yalan yere yemin, suç uydurma, cinsel saldırı, cinsel taciz, kişiyi

hürriyetinden yoksun bırakmak, fuhuş, gayri tabii mukarenet, hileli iflas gibi yüz kızartıcı

veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar ile kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma, devlet

sırlarını açığa vurma suçlarından birisinden, mahkum olmak.”

1. Mahkumiyet Kararı verilmesi

Yukarıda yer verilen iki hükümden de anlaşılacağı üzere mesleğe alınmada

sayılan şartın kaybedilmesinin sözleşmeli subay ve astsubayların sözleşmesinin

feshedilmesi nedeni olacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla meslek hayatı sırasında yüz

kızartıcı suçlardan herhangi biri nedeniyle yargılanan sözleşmeli subay ve

astsubayların bu suç sonucunda hakkında mahkumiyet kararı verilmesi halinde

sözleşmeleri feshedilecektir.

2. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı verilmesi

Yukarıda yer verilen hüküm gereği sözleşmeli subay ve astsubaylar hakkında

yüz kızartıcı suçlardan herhangi biri nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması

kararı verilmiş olması dahi sözleşmesinin feshedilmesine neden olacaktır.

F. Askeri Şahısların Yüz Kızartıcı Suç Nedeniyle ceza almasının 1632 Sayılı

Askeri Ceza Kanunu bağlamında değerlendirilmesi

1632 Sayılı Askeri Ceza Kanunu askeri şahısların askeri suçları hakkında

uygulama bulan kanundur. Bu kanunun 3.Maddesinde askeri şahıslar şu şekilde

sayılmıştır; “Askerî şahıslar; Mareşalden asteğmene kadar subaylar, astsubaylar, Millî

Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil

personel, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile

askerî öğrencilerdir.” Dolayısıyla bu kanunda sayılan askeri şahıslar bu kanuna da tabi

olacağından, kendi özel kanunlarında da benzer olan bu düzenlemeye göre; askeri

şahısların işlediği yüz kızartıcı suç nedeniyle de madde 30’a göre TSK’dan ayırma

kararı verilmesi gerekecektir. Söz konusu madde şu şekildedir;

“Aşağıda yazılı hallerde subay, astsubay, uzman jandarmalar ve özel

kanunlarında bu cezanın uygulanacağı belirtilen asker kişiler hakkında, askeri

mahkemeler veya adliye mahkemelerince asıl ceza ile birlikte, Türk Silahlı

Kuvvetlerinden çıkarma cezası da verilir. Bu husus mahkeme hükmünde belirtilmemiş

olsa dahi, Silahlı Kuvvetlerden çıkarmayı gerektirir.

A) ….

B) Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit ve nitelikli zimmet, irtikap,

rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas

gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak

kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma,

Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından biriyle hükümlülük halinde.”

Anılan hükümde asker şahısların yüz kızartıcı suçlardan herhangi biri nedeniyle

haklarında verilen ceza kararının doğrudan TSK’dan ayrılmaları sonucunu doğuracağı

düzenleme altına alınmıştır. Zaten bu kişilerin, yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan ilgili

mevzuatta da yüz kızartıcı suç nedeniyle ceza almalarının bu hükme paralel olarak

TSK’dan ayırma sonucu doğuracağı düzenlenmiştir.

Stj.Av.Meryem KILIÇ Av. Yalçın TORUN

UYARI

Web sitemizde yayımlanan yukarıdaki yazılı metnin, eser sahipliği hakları Av.Yalçın

TORUN’a ve Stj.Av.Meryem KILIÇ’a aittir. Bu yazılı metin hak sahipliğinin tespiti

amacıyla zaman içerikli elektronik imza ile muhafaza edilmektedir. Sitemizdeki yazılı

metinler avukat meslektaşlarımız tarafından dilekçelerinde serbestçe kullanılabilir,

fakat metinlerin tamamının, bir kısmının veya özetinin atıf yapılmaksızın başka web

sitelerinde yayınlanmasına iznimiz yoktur