Disiplin cezaları kapsamında, yürütülen soruşturma hukuka uygun olarak yürütülmelidir.

Danıştay, TSK tarafından personelin özel yaşamının, görevi aksatması, disiplini tehdit etmesi halleri nedeniyle disiplin yaptırımının uygulanabileceği ancak bunun için söz konusu eylem ve davranışların sabit olduğunun usul ve yasaya uygun somut delillerle ispat edilmesi gerektiğine, isnat edilen ve tümüyle başvurucunun özel yaşamına ilişkin olan eyleminin, mesleki hayatı üzerindeki etkilerine dair yeterli ve ikna edici gerekçelerin belirtilmesi gerektiğine, soruşturmanın usulüne aykırı yöntemlerle gerçekleştiğine yönelik iddiaların makul bir gerekçe ile çürütülmesi gerektiğine, meslekten çıkarma cezası istenen memur hakkında yürütülen bir disiplin soruşturması olduğunun, disiplin soruşturması için ifade alındığının, ne ile suçlandığının belirtilmesi gerektiğine, somut isnatlar ve olay tarihleri belirtilmeden mesleki faaliyeti ile ilgisi olmayan, mahremiyet alanına dahil özel yaşamı ile ilgili sorular yöneltilmemesi gerektiğine hükmetmiştir. 

Meslekten çıkarma cezası istenen memur hakkında yürütülen soruşturma, mesleki hayatın sınırlarını aşmamalıdır.

Danıştay, Anayasa’nın 20. maddesinde, herkesin özel hayatına saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu ve özel hayatın gizliliğine dokunulamayacağı hükmüne yer vererek, somut isnatlar ve olay tarihleri belirtilmeden mesleki faaliyeti ile ilgisi olmayan, mahremiyet alanına dahil özel yaşam ile ilgili sorular yöneltilmemesi gerektiğine , özel yaşama ilişkin soruşturma konusu fiillerin mesleki hayatı üzerindeki etkilerinin soruşturma raporunda da ortaya konulması gerektiğine, yürütülen soruşturmanın mesleki hayatın sınırlarını aşmaması gerektiğine, ayırma cezasına konu fiillerin mesleki faaliyeti ile ilgisi olması gerektiğine hükmetmiştir.

Karar Özeti : Dava, Ahlatlıbel Hava Radar Mevzi Komutanlığı’nda Hava Radar Astsubay Kıdemli Çavuş olarak görev yapan davacının, ‘ahlaki zayıflık’ disiplinsizliğini işlediğinden bahisle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayırma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin somut olayda, ayırma işlemine esas alınan özel hayatına ilişkin hususların sadece davacının kendi ifadesinden öğrenilmiş olduğu, bu ifadenin hukuka uygun yöntemler ile alındığının davalı idare tarafından ispat edilmesi gerektiğine, davacının özel yaşamına ilişkin soruşturma konusu fiillerinin mesleki hayatı üzerindeki etkilerinin soruşturma raporunda ortaya konulması gerektiğine, aksi durumda soruşturmanın mesleki hayatın sınırlarını aşacağına, özel hayatın ihlali olacağına hükmetmiştir.

DANIŞTAY ONİKİNCİ DAİRE

Esas : 2017/2259

Karar : 2019/3539

Tarih : 09.05.2019

İSTEMİN KONUSU : (Kapatılan) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Daire Başkanlığı’nın 07/04/2016 tarih ve E:2014/1268, K:2016/406 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: Dava, Ahlatlıbel Hava Radar Mevzi Komutanlığı’nda Hava Radar Astsubay Kıdemli Çavuş olarak görev yapan davacının, ‘ahlaki zayıflık’ disiplinsizliğini işlediğinden bahisle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayırma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 18/09/2014 tarih ve 2014/9-8 sayılı işlemin iptali ile statü dışında geçirdiği sürede ödenmemiş olan aylıklarının hak ediş tarihinden ödeme tarihine kadar hesaplanacak yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararının özeti: (Kapatılan) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesince verilen 07/04/2016 tarih ve E:2014/1268, K:2016/406 sayılı karar ile, davacı hakkında ayırma disiplin cezası verilmesi sürecinde alınan ifadeleri, e-posta ekinde gönderilen görüntüler, e-posta denetleme birimi sonuç raporunun incelenmesi neticesinde; davacının, internet ortamında TSK personeline yakışmayan ve İKK açısından oldukça tehlikeli sonuçlara maruz kalınabilecek iki ayrı sanal seks video kaydının bulunduğu, yaşadığı sanal görüntüleri görev yerinde anlattığı ve internet ortamındaki profilinde mesleğini ‘Ordu mensubu’ olarak belirttiği, ayrıca davacı tarafından internet ortamındaki iki ayrı sanal seks görüntülerinin kes-yapıştır yöntemiyle montaj olduğu ileri sürülmüş ise de; Dairece 16/02/2016 tarihinde alınan ara karar doğrultusunda Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Dairesi Başkanlığınca gönderilen raporda ‘…video klipleri içerisinde anlam bütünlüğünü bozmaya yönelik, manipülasyon (ekleme çıkarma yoluyla bilgileri değiştirme) yapıldığına dair herhangi bir bulgu tespit edilememiştir’ sonucuna ulaşıldığı hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, davacıya isnat edilen eylemlerin davacıdan sadır olduğu yönünde şüphe kalmadığı, davacının eylemlerinin niteliği ve niceliği itibariyle vahim olduğu yönündeki davalı idare değerlendirmesinin olgulara uygun olduğu; bu itibarla sözü edilen eylemlerin Türk Silahlı Kuvvetlerinin disiplin ve ahlak anlayışına açıkça ters düştüğü ve TSK’nın itibarını sarsacak şekilde ahlak dışı hareketler kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu bağlamda davacının statüsü itibariyle kamu görevlisi olma nitelik ve yeterliliğini yitirdiği, kamu hizmetlerinde istihdam edilmesinin kamu yararına açık aykırılık teşkil ettiği göz önüne alınarak eylemlerinin 6413 sayılı Kanun’un 20/(1)-b maddesinde tanımlanan ‘ahlaki zayıflık’ disiplinsizliğine vücut verdiği ve bu sebeple kullanılan takdir yetkisinde ve TSK’dan ayırma cezasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

KARAR DÜZELTME TALEP EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı’nda yer alan FETÖ mensubu personel tarafından sadece bilgisine başvurulacağı söylenerek, belirli ve somut bir fiil belirtilmeden ve hangi hukuki işleme esas alınacağı konusunda bilgi verilmeden alelacele ifadesinin alındığı, bilgisine başvurulmak üzere çağrılmasına rağmen insanlık onuruyla bağdaşmayacak işkence sayılabilecek ölçüde saatlerce sorguya alındığı, sorgu sırasında kendisine manevi baskı yapıldığı, askeri hizmetle ilgisi olmayan, insanlık şahsiyet ve onurunu zedeleyecek boyutta sorular sorulduğu, özel hayatının gizliliğinin ihlâl edildiği, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu, hakkındaki ayırma kararına dayanak teşkil eden ifadelerinin ses ve görüntü ile kayıt altına alındığı, hiçbir zaman kabul etmediği ifade tutanağının ses/görüntü kaydı ile örtüşmediğini ispatlayacağı tek somut delil olan bu kayıtları, Bilgi Edinme Kanunu kapsamında idareden istediği, ancak Kurum tarafından bu kayıtların idari tahkikattan sonra imha edildiğinin bildirildiği, Anayasa Mahkemesi’nin bire bir aynı konu ve aynı işlem ile ilgili vermiş olduğu çok sayıda özel hayatın gizliliğinin ihlâl edildiğine ilişkin kararları olduğu, hakkında sözde idari tahkikat başlamasına sebep olan çok sayıda üst rütbeli personelin tutuklandığı, hukuka aykırı olarak ifadesini alan İstihbarat personelinin neredeyse tamamının Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edildiği veya görevden el çektirildiği, hakkında tesis edilen ayırma işleminin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek Askeri Yüksek İdare Mahkemesince verilen kararın düzeltilmesi istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Düzeltilmesi istenen kararın usul ve yasaya uygun olduğu, ileri sürülen nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesine uymadığı, bu nedenle istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ AYFER DİKME’NİN DÜŞÜNCESİ : Karar düzeltme isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay On İkinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan, karar düzeltme isteminin kabulü ile(Kapatılan) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Daire Başkanlığı’nın 07/04/2016 tarih ve E:2014/1268, K:2016/406 sayılı kararı kaldırılarak uyuşmazlık yeniden incelendi:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :

Dosyanın incelenmesinden, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na isimsiz olarak gönderilen 10/10/2012 ve 28/10/2012 tarihli e-postalarda yer alan iddialar, video ve fotoğraflar nedeniyle, Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı’nca davacı hakkında İstihbarata Karşı Koyma (İKK) zafiyeti konusunda inceleme başlatıldığı, bu kapsamda 29/11/2012 tarihinde davacının ifadesinin alındığı ve inceleme sonucunda Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edildiği, Kurul tarafından, davacının TSK personeline yakışmayan ve İKK açısından oldukça tehlikeli sonuçlara maruz kalınabilecek iki ayrı sanal seks video kaydının olduğu, özel hayatında karşı cinse karşı aşırı zafiyetinin olduğu, kendisine isnat edilen fiilleri kabul ettiği, bahse konu fiilleri itibariyle, TSK Disiplin Kanunu’nun 20. maddesinin 1/b fıkrası ve TSK Yüksek Disiplin Kurulları Yönetmeliği’nin 9. maddesinin 1/b fıkrasında belirtilen ”Ahlaki Zayıflık” disiplinsizliğini işlediğinden bahisle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayırma cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bakılan davanın bu işlemin iptali istemiyle açıldığı anlaşılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 15/08/2017 tarih ve 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 36. maddesi ile 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na eklenen geçici 45. maddenin sekizinci fıkrasının (b) bendinde: “… Kaldırılan askeri yargı mercilerinde görülmekte olan, tebliğde ve infaz aşamasında bulunanlar ile bu mercilerin arşivlerinde bulunan işi bitmemiş dosyalardan; … b) Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde kanun yolu incelemesi aşamasında olanlar Danıştaya; diğerleri Ankara İdare Mahkemeleri’ne, …21/01/2017 tarihli ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört ay içinde herhangi bir karara gerek kalmaksızın listeye bağlanarak gönderilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davaya konu uyuşmazlığın, davacının Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayırma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali isteminden kaynaklandığı, ayırma cezasının iptali ile statü dışında geçirdiği sürede ödenmemiş olan aylıklarının hak ediş tarihinden ödeme tarihine kadar hesaplanacak yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde dava açıldığı, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Daire Başkanlığı’nın 07/04/2016 tarih ve E:2014/1268, K:2016/406 sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği, davacı tarafından karar düzeltme isteminde bulunulduğu, 27/04/2017 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin kaldırılarak, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na 25/08/2017 tarih ve 694 sayılı KHK ile Geçici 45. maddenin eklenmesi üzerine dosyanın Dairemiz esasına kaydedildiği görülmektedir.

6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun 20/1-(b) ve Türk Silahlı Kuvvetleri Yüksek Disiplin Kurulları Yönetmeliği’nin 9/1-(b) maddelerinde, ”Ahlaki zayıflık: Görevine, sosyal ve aile yaşantısına zarar verecek derecede menfaatine, içkiye, kumara düşkün olmak veya Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak şekilde yüz kızartıcı, utanç verici veya toplumun genel ahlak yapısına aykırı fiillerde bulunmaktır.” fiili Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlikler arasında sayılmıştır.

Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasında;

“Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz” hükmüne yer verilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” başlıklı 8. maddesinde de;

“(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir,” hükmü yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Anayasa Mahkemesi’nin 03/04/2014 tarihli ve 2013/1614 başvuru numaralı kararında özetle; “Özel hayat, geniş bir kavram olup kapsayıcı bir tanımının yapılması oldukça zordur. Bu kapsamda korunan hukuki değer esasen kişisel bağımsızlık olup, bu koruma herkesin istenmeyen bütün müdahalelerden uzak, kendine özel bir ortamda yaşama hakkına sahip olduğuna işaret etmekle birlikte, özel hayat kavramının herkesin kişisel yaşamını istediği şekilde sürdürme ve dış dünyayı bu alandan uzak tutma kavramına indirgenemeyeceği açıktır.

Özel hayat, öncelikle bireylerin kendi bireyselliklerini geliştirebilecekleri ve diğer kişilerle en mahrem ilişkilere girebilecekleri kavramsal ve fiziksel bir alana işaret etmektedir. Bu mahremiyet alanı, Devletin müdahale edemeyeceği veya meşru amaçlarla asgari düzeyde müdahale edebileceği özel bir alanı kapsamaktadır.

Bireyin mahremiyet hakkının mekânı, kural olarak özel alandır. Ancak özel yaşamın korunması hakkı bazı durumlarda kamusal alana da genişleyebilir. Zira meşru beklenti kavramı, bireylerin mahremiyetlerinin kamusal alanda da bazı koşullar altında korunmasını mümkün kılmaktadır.

Anayasa’nın 20. maddesinde, herkesin özel hayatına saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu ve özel hayatın gizliliğine dokunulamayacağı belirtilmekte olup, bu düzenlemede yer verilen özel hayatın gizliliği hakkı, Sözleşme’nin 8. maddesi çerçevesinde özel yaşama saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan hakka karşılık gelmektedir. Bireyin mahremiyet alanının ve bu alanda cereyan eden eylem ve davranışlarının da kişinin özel yaşamı kapsamında olduğu açıktır. Mahremiyet hakkı ve bu alana ilişkin bilgilerin gizliliğinin korunması Anayasa Mahkemesi tarafından da, Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında değerlendirilmektedir. Zira, kişinin mahremiyet alanının gizliliği ve bu alana saygı gösterilmesi hakkı, bireyin kişisel güvenliği, varlığı ve kimliği için gerekli olan en temel haklardan biri olduğu” yolunda değerlendirmelere yer verilmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin 16/02/2014 tarihli ve 2014/9947 başvuru numaralı kararında özetle;

”Çok sıkı askeri disiplin kuralları ve hiyerarşinin geçerli olduğu personel sisteminde personel istihdam eden TSK tarafından personelin özel yaşamının, görevi aksatması, disiplini tehdit etmesi veya görevle bağdaşmayacak şekilde aleniyete yansıması hallerinin kurum disiplinini ve itibarını olumsuz yönde etkileyen bir unsur olarak değerlendirilmesi ve bu eylemler nedeniyle disiplin yaptırımı uygulanması demokratik bir toplumda gerekli kabul edilebilir. Ancak bunun için söz konusu eylem ve davranışların sabit olduğunun hukuka uygun ve somut delillerle kanıtlanmış olması gerekmektedir. Hukuka uygun delillerle kanıtlanmamış olan bir eylem, olay ve olgunun hukuk önünde hiçbir anlam ve önemi yoktur…

…AYİM kararında, isnat edilen ve tümüyle başvurucunun özel yaşamına ilişkin olan eyleminin, mesleki hayatı üzerindeki etkilerine dair yeterli ve ikna edici gerekçelerin belirtilmediği ve TSK’nın işleyişi üzerindeki etkisi ve risklerinin de açıklanmadığı görülmüştür. Ayrıca başvurucunun, soruşturma usulünün hukuka aykırı yöntemler içerdiğine yönelik iddialarına da makul bir gerekçe ile yanıt verilmediği, ifadelerin alındığı koşulların detaylı şekilde incelenmediği anlaşılmıştır. Bu nedenlerle idare ve Derece Mahkemesi kararlarının özel hayatın gizliliği hakkına müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili ve yeterli gerekçe içermediği bu nedenle müdahalenin demokratik toplumda gerekli olmadığı sonucuna varılmıştır…” değerlendirmelerine yer verilmiş, sonuç olarak başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlâl edildiğine karar verilmiştir.

Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ile Anayasa Mahkemesi kararları doğrultusunda dava konusu olay incelendiğinde, davacının cinsel yaşamına ait unsurların gerekçe gösterilerek TSK’dan ilişiğinin kesildiği, hakkındaki ayırma kararının ise davacının İKK zafiyeti kapsamında 29/11/2012 tarihinde istihbarat birimi tarafından alınan ifadesine dayanılarak alındığı görülmüştür. Söz konusu ifadenin ”görüşme tutanağı” başlığı altında tutanak altına alındığı, tutanak içeriği incelendiğinde ise, davacıya, hakkında yürütülen bir disiplin soruşturması olduğunun, disiplin soruşturması için ifade alındığının, ne ile suçlandığının belirtilmediği, somut isnatlar ve olay tarihleri belirtilmeden mesleki faaliyeti ileilgisi olmayan, mahremiyet alanına dahil özel yaşamı ile ilgili sorular yöneltildiği görülmüştür. Davacı tarafından söz konusu ifadenin olumsuz koşullar içerisinde, baskı ve zorlama ile alındığının ileri sürüldüğü ve Bilgi Edinme Kanunu kapsamında davalı idareye başvurularak bu ifadesinin alınması sırasında yapılan sesli ve görüntülü kayıtların istenildiği, ancak idare tarafından bu başvuruya verilen 17/02/2015 tarihli ve 23341 sayılı yazı cevabında, ifade sırasında alınan sesli ve görüntülü kayıtların idari tahkikatın tamamlanmasını müteakip imha edildiğinin bildirildiği görülmüştür. Yine davacının 27/02/1996 tarihinde ‘Garnizonu izinsiz terk etmek” fiili nedeni ile almış olduğu 7 günlük izinsizlik cezası ile 11/01/2007 tarihinde ”Nöbet esnasında uyumak” fiili nedeni ile almış olduğu uyarı cezası dışında herhangi bir disiplin cezasının bulunmadığı, hakkında ayırma cezasının tesis edildiği 2014 yılındaki sicil ortalamasının 99,52, 23 yıllık görevi süresince almış olduğu sicillerinin aritmetik ortalamasının ise 96,84 olduğu ve çok sayıda takdir belgesinin bulunduğu görülmüştür.

Tüm bu hususların birlikte değerlendirilmesinden, davacıya isnat edilen ayırma işlemine esas alınan özel hayatına ilişkin hususların sadece davacının kendi ifadesinden öğrenilmiş olduğu, bu ifadenin hukuka uygun yöntemler ile alındığının davalı idare tarafından kanıtlanamadığı, davacının ayırma cezasına konu fiilleri nedeniyle daha önce almış olduğu bir uyarı veya disiplin cezasının bulunmadığı, aksine sicillerinin çok iyi düzeyde olduğu ve çok sayıda takdir belgesinin olduğu, söz konusu istihbarat tespitine kadar da özel hayatına ilişkin eylem ve davranışlarının davacının mesleğine olumsuz bir yansımasının olduğuna ilişkin herhangi bir bilgi, belge veya tespitin olmadığı, davacının özel yaşamına ilişkin soruşturma konusu fiillerinin mesleki hayatı üzerindeki etkilerinin soruşturma raporunda da ortaya konulamadığı görüldüğünden, davacı hakkında yürütülen soruşturmanın mesleki hayatının sınırlarını aştığı, davacıya isnat edilen ayırma cezasına konu fiillerin mesleki faaliyeti ile ilgisi olmayan, mahremiyet alanına dahil özel yaşamı kapsamında kalan eylem ve davranışlar olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Bu durumda, davacının söz konusu fillerinin disiplin suçu olarak değerlendirilerek dava konusu işlem ile cezalandırılmasının Anayasa’nın 20. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi uyarınca ‘özel hayata saygı hakkının’ ihlâli sonucunu doğuracağı anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolunda verilen Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

  1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,
  2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesi Başkanlığı’nın 07/04/2016 tarih ve E:2014/1268, K:2016/406 sayılı kararının 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
  3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın, Ankara 7. İdare Mahkemesine gönderilmesine, 09.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.